31 Mart 2012 Cumartesi

Birkaç tutam flashback

İçimdeki kurtlar beni yine yollara düşürdüğünde üç gün evvel, gecenin karanlığı, yolların kenarları, uyku tutmayan ben ve hayatımın komik evrelerinden gelen anılarım toplaştık, bir güzel sabahladık hep beraber. Sohbet sohbeti açtı derler ya, bende de anı anıyı kovaladı o gece. Balıklama atlamayı bir türlü öğrenemeyişimden, annemler seyahate gittiğinde arkalarından attıığım göbeklere kadar pek bir tadına doyulmaz kareler geçti gözümün önünden. İyisiyle kötüsüyle tabi, terazi tek bir tarafa çekmedi. Otobüs yolda gitti bir yerlere, ben de zamanda gittim baya bi... Zamanın çok hoş bir etkisi sardı sonra beni kıskıvrak. Tebessüm oldu, yayıldı bütün yüzüme.

Neymiş? Acısı da geçiyormuş yaşananların, coşkunluğu da. Geriye böyle arındırılmış bir şekilde tatlı hali kalıyormuş...

Ben bu gecelik de anılar dünyasındayım. Gerçek tarafa dönünce yine yazarım...

24 Mart 2012 Cumartesi

Yaşasınnn, dün solist oldum

Son yazım evrene pozitif bir mesaj göndermiş olacak ki dün akşam kendimi gerçeğini andırır bir stüdyoda buldum. Son zamanlarda ne yapsam ne etsem, kimleri toplasam da stüdyoya girsek, şöyle çalsak söylesek diye düşünüyordum. Fakat ben piyanodan öteye gidemediğim, etrafımda da piyanoya kadar da gelebilmiş kimse bulunmadığından bir çözüm geliştirememiştim.

Sonra dün akşam arkadaşların yanına gittim. Konu "hadi bi atraksiyon yapalım"a gelince biraz benim de zorlamamla guitar hero oynamaya karar verdik. Bilmeyenlere duyurulur, guitar hero, karaokenin enstrümanlar da dahil edilmiş halidir. Elinizdeki oyuncak gitar veya bateriyle (yetişkin oyuncağı diyelim) önünüzdeki ekranı takip ediyor ve şarkıyı siz çalmış oluyorsunuz. Mikrofon seçeneği de var, ben tabiki onun başına geçtim dün.

Daha önce Odtü'de de oynamıştık gerçi ama dün gittiğimiz yerde bildiğiniz stüdyo haline getirmişler ortamı. Karşınızda koca bir ekran, ses tavan yapmış, müzisyen arkadaşlarınız yanınızda ve mikrofon sizde. Ben fırsatı yakalamışken elimden düşürmedim mikrofonu, eh yeteneğim de yok değilmiş hani. Sesimin yetmediği yerlerde sussam da melodiyi yakaladım ve başarı oranım %95 lerdeydi. Micheal Jackson'ın beat it şarkısı hariç tabi, orada dııı dıı dıdııııı raar rararaaa demekten öteye pek gidemedim...

Şimdi yeni aldığım karara göre şöyle 1-2 haftada bir yeni müzik grubumu toplayıp stüdyoya gireceğim. Bakarsınız bir gün meşhur oluruz :-)

23 Mart 2012 Cuma

Laaa laa lala lalalaaa

Sesi güzel olanlardan değilim. Bir oktavla sınırlı notalardan oluşan şarkıları çok da güzel seslendirebiliyorum. Hem de öyle bir zevk alıyorum ki, içimden kahkaha atan bir sürü kukla fırlayacakmış hissiyatına kapılıyorum. Solistin sesi benim sesimi bastırdığı sürece ses tellerimi yontarak şarkıyı haykırmak boyut değiştirmek gibi bir şey. Hele de şarkı en sevdiklerim arasındaysa herkes sussun lütfen, biz şarkıcı arkadaşla kopup gideceğiz bir beş dakika...


Evde veya konserlerde bu haz sonuna kadar yaşanabiliyor. Eller içgüdüsel olarak havalanıyor, sonra şarkıyı kendim bestelemiş, sözlerini bizzat kendim yazmış gibi en içten halimle eşlik ediyorum. Ama karaoke gecelerinde durum biraz farklı. Dengeleyici bir ses unsuru olmayınca şarkı alıyor başını gidiyor biz nereye götürürsek. Biz diyorum, bu fukara sesimle o sahneye "ben" olarak çıkamadım henüz. Eh hal böyle olunca, biz mikrofon tutucular kendi sesimizi duymayarak eğleniyoruz, etraftakiler de "ıyyy bunlar ne böylee, gerçek mi bunlaaar" diye acıyarak bizi izliyor. Hele de şöyle Şebnem Ferah falan gibi tiz haykırışlar söz konusuysa, özellikle yakınımızda bulunan seyircilerimiz kaçacak delikleri keşfe girişiyorlar.



Bir de otobüs veya dolmuşta giderken kulaklığımı takıp şarkı dinlediğim zamanlar var ki, onlar her zaman diğerleri kadar eğlenceli olmuyor. Havada güneş varsa, içimde gereksiz mutluluk kıpırtıları uçuşuyorsa, bir de duymak için can attığım bir şarkı çalmaya başladıysa, vay halime... Acil eylem planı devreye girer ve sırayla içimdeki kahkahacı kuklaları saklamaya, öne geriye oynayan başımı sabitlemeye, ağzımı kapalı tutmaya bir de havada parandeler atmamaya çalışırım. Müziğin sesini iyice yükseltip etraftakilerin beni anlamasını sağlamak bazen işe yarar ama yaş ortalaması 80'in üzerindeyse pek şansım yok demektir. O zamanlarda hedefe kitlenip bir an önce eve ulaşmak, şarkıyı orada haykırmak en iyi yol. Komşuların etrafta olmaması tercih sebebi tabi...


Eh bu kadar moda girmişken en sevdiklerimden bir şarkı patlatayım o zaman ... en güzel sesimle herkese gelsin ...........

Bu akşamüstü yine beeen otururkeeeen penceremdeee
Yorgun güün sırtııımdaaa 
Sağda soldaa insanlaaar görüyoruum hepsi birdeeen koşuyorlaaar
Mutlu yaarınaaaaaaaa
Birkaç gün evvel olsaydıııııı
Ben de koşardım oonlarlaaaaaa
Bugün beeen kaybettiiimm benim içiiin yarın olaan tek sevgiiiyii kiimeeneee
Şimdi been gülüyoruuum herşey tatsııız ve anlamsııız
Bugüün aartık yaaarındaaaan baaanaaaneeeeeee

20 Mart 2012 Salı

Sıradan hayatlar, sıradışı hayaller

Gerçeklerle hayaller zıt iki karakter oluyor bazen. Hayat doğuya gidiyor, hayaller batıya. Ortada durup ikisini seyretmeyi seviyorum. Hangisinin peşinden gitsem diye düşünüyorum, genelde hayat galip geliyor tabi. Batıya hep bir özenti var ama, hayat da doğuda, terk edemeyecek kadar seviyorum orayı. Bu kadar sıradışı kaçmasa hayallerim, onların da peşinden gidesim çok. Hal böyleyken ben de sıradan hayatımın içine serpiştiriyorum birkaç tutam hayallerimden. O kadarı bile renklendiriyor hayatı. Çikolata gibi, mutluluk veriyor kısa süreli anlar için.

Ben yine de şanslı olanlardanım. Ölmemiş hayallerim, capcanlı, dopdolu bir hayal dünyam olduğu için kendimle gurur duyuyorum. Hiç ulaşamayıp onlardan vazgeçmek yerine onları şekillendirmeyi, onlara yaklaşmayı öğrendim. Ben, hayallerimle bir bütün olabilmeyi öğrendim.

Aşk tesadüfleri sever filminde baba rolündeki Altan Erkekli oğluna hastalığından dolayı farklı bir hayatı sürdüremeyeceğini kastederek, "senin çerçeven bu, bunun dışına çıkamazsın" diyordu. Oğluysa bunu kabul etmedi. Hayalinin orjinal haline ulaşamadıysa da biraz törpüledi, biraz cilaladı ve eskiyi andıran, ama daha anlamlı bir hedef yarattı kendine. Onun peşinden koştu, ve maratonunu kazandı.

Hayaller güzeldir, onları kaybetmeyin.

Çerçevesiz hayatlar ...